zaman her şeyi yaşlandırıyor, değiştiriyor, güzelleştiriyor. e tabi sende epey değişmişsin, çok büyümüşsün. gözlerin, yanakların, dudakların ne çok şey anlatıyor. yıllar sana ne çok şey katmış. ne çok şey öğrenmişsin zamandan. okulunu bitirmişsin. demek hayatında stres yapacağın bir şeyi azalttın. ama şuan anlıyorsun ki aslında hayatındaki en ufak bir pürüz bile değil bu okul. hayat denen bu uzun yolda bir tümsek bile olamayacak kadar küçük. şuan bu yaşında üzüldüğün şeylere bakıyorsun da ne çok değmeyecek şeylere üzülmüşsün. şuan ne olduğunu bile hatırlamadığın şeyler için saatlerce ağlamışsın. bakıyorumda kendime ne çok yazık etmişsin. mükemmeliyetçiliğinin vermiş olduğu huysuzluk peşini hala bırakmamış. hala çok çalışıyorsun. hep en iyisi olmak zorundasın değil mi? hayır, değilsin. ama hala kendini inandıramamışsın. yerlere göklere sığmayan hayallerin ne alemde? kendini bile inandıramadığın, kurmaya bile korktuğun hayallerin. Kudüs'e gittin mi mesela? oradaki çocukların b
İnsan olmak bazen zorlanmayı, zırıl zırıl ağlamayı, bazen güçlü durmayı, yalnız kalmayı, kalabalıklarda kaybolmayı, bazen gülmeyi, düşmeyi, düştüğün yerden kalkmayı, bazen tutunacak dal bulamayıp olduğun yerde çırpınmayı, bazen de etrafındakilerle ayağa kalkmayı gerektiriyor. İki nokta arasına birbirinden benzersiz duygular sığdırmayı, hep bir öncekini unutmayı, yeniden başlamayı, bazense bir noktada takılı kalmayı gerektirebiliyor. Zaman bizi başlangıç noktasından uzaklaştırıp bitiş noktasına yaklaştırıyor her defasında. Uzaklaştıkça sona yaklaştığını hissediyorsun. Eskisi gibi olmayacağını biliyorsun hiçbir şeyin. İnsansın ve çok güçlüyüm sanıyorsun. Bazen dünyaya meydan okuyacak gücüm var sanıyorsun bazense rüzgar esintisine yığılıp kalıyorsun yere. Başlangıç ve son denen iki nokta arasında hiçbir durak olmadığını biliyorsun. Belki de zamanla öğreniyorsun. Bazen her şeyi çok iyi yapmak zorundaymış gibi hissediyorsun. Hep güçlü kalmak, dik durmak zorundaymış gibi. Bazense her şe